…
…
…
…
04 Nisan 2022, Pazartesi Ankara,Türkiye

Bakan Bilgin, “4688 Sayılı Kanun ve 10. Yılında Toplu Sözleşme Kongresi” Programına Katıldı


Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, Memur-Sen Genel Merkezi’nde düzenlenen “4688 Sayılı Kanun ve 10. Yılında Toplu Sözleşme Kongresi”nin açılışına katıldı.

Kongrede konuşma yapan Bilgin, Türkiye’nin sorunlarının akademik çerçevede ele alınması ve bilimsel ölçülerde tartışılmasının siyasete de toplumsal gelişmeye de katkı yapacağını söyledi.

Toplu Sözleşme Kanunu’nun muhtelif oturumlarda etraflıca ele alınmasının Türkiye’ye katkı yapacağına inandığının altını çizen Bakan Bilgin, “Türkiye zor bir coğrafyada bulunan ülke. Bu topraklarda yaşama irademizi güçlendiren en önemli mesele, Türkiye’nin demokratikleşmesidir. Türkiye’nin demokrasisi geliştikçe, millet iradesi Türkiye’nin siyasetinde belirleyici oldukça bu topraklarda önümüzdeki binlerce yıl daha yaşayacağımıza inanıyoruz. Çünkü millet kendi hukukuna ve ülkesine sahip çıkar. Bugün Türkiye zor bir dönemi yaşıyor. Özellikle iki yıldır süren pandeminin meydana getirdiği çok negatif bir dizi sonuç var. Türkiye’yi zaman zaman ABD ve diğer Avrupa ülkeleri ile mukayese ederek değerlendirenler var. Evet böyle değerlendirilebilir, pandemi sürecinde diğer ülkelerle mukayese ettiğimiz zaman Türkiye’nin bu süreci ne kadar başarıyla yönettiğini anlatmaya gerek yok. Türkiye birçok alanda olduğu gibi sağlık alanında da sağlık alt yapısında da yaptığı çok önemli gelişmelerle sağlık modernizasyonu ile bu süreci başarıyla yönetti. Sonunda da aşı üreten bir ülke olarak bu sürecin aşılmasına katkı yapan bir konuma geldi. Bugün de inşallah bunun sonunu yaşıyoruz ama bizim bu süreçte başardığımız başka bir şey var o da Türkiye pandemi sürecinin en kötü şartlarında çarkların durmadığı bir ülke oldu” ifadelerini kullandı.

“Enflasyonla Mücadele Etmek Birinci Görevimiz”

Avrupa ülkelerinde yaşanan enflasyonun Türkiye’ye de olumsuz etkilerinin yansıdığını belirten Bilgin, şöyle devam etti: “Onların enflasyonunun arkasında büyük ölçüde üretimin durma noktasına gelmiş olması duruyor. Bizdeki enflasyon daha farklı sebeplerden; dışarıdan gelen enflasyonist etkiler var, enerji kaynaklarının aşırı yükselmesiyle meydana gelen enflasyonist etki, maliyet enflasyonu var. Bunları birlikte değerlendirmek lazım. Batı ile mukayese edildiği zaman enflasyonist etkinin Batı’yı nasıl etkilediğini görmeye çalıştığımızda şuna dikkat etmemiz lazım; ABD dünyanın en zengin ülkesi 29 krizinden sonra tarihinde görülmemiş bir enflasyonu yaşıyor. Almanya, geçtiğimiz ay 7,3 aylık enflasyon yaşadı. Evet Türkiye’de de enflasyon çok yüksek, enflasyonla mücadele etmek birinci görevimiz, öncelikli hedefimiz ama bu bugünkü dünya konjonktürünün aynı zamanda Türkiye’ye yüklediği bir netice olarak da meselenin bir boyutunu görmemiz lazım. Enflasyonla mücadele birinci önceliğimiz.”

Türkiye Cumhuriyeti’nin üç temel meselesi olduğuna işret eden Bilgin, bunların modernleşme, demokratikleşme, ekonomik ve sosyal gelişme olduğunu kaydetti. Bakan Bilgin, Türkiye, demokrasisini ne kadar ileri taşırsa sorun çözme kabiliyetinin de o kadar artacağını belirterek, “Bugün Türkiye, pandeminin dünyada yarattığı krizlerin benzerinin altında kalmamışsa, bunu başarıyla yürütmüşse bunda Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde aldığı mesafenin rolünü görmemiz lazım. Türkiye demokratikleşme sürecinde yeni bir aşamayla karşı karşıya, bir sistem değişikliği. Parlamenter Sistem denilen sistem Türkiye’de aslında millet iradesinin nasıl bloke edildiğini, Meclis’e yansımadığını, militarist ideolojinin içerisinden çeşitli odaklar tarafından kontrol altına alındığını, orada da yetersiz kalındığında darbelerle müdahale edildiğini yakın dönemde dahil ülkenin tarihini, siyasetini bir miktar takip eden her insanın bilebileceği bir konudur. Unutmayalım ki darbeler sadece içeride militarist ideolojinin unsurları olan cuntacı askerlerin ya da antidemokratik bürokratik unsurların müdahalesi değildir. Aynı zamanda Türkiye’ye dışarıdan müdahalenin bir aracıdır. Dolayısıyla demokrasi bizim için sadece millet iradesinin yansıması değil aynı zamanda ülkenin bağımsızlığı demektir. Demokratikleşme bunun için her an her zeminde güçlendirilmesi ve geliştirilmesi gereken bir mücadeledir.  Bu mücadelede yer alan herkes tarihi bir görev yapmaktadır. 15 Temmuz’daki mücadelede bir yönüyle demokrasi bir yönüyle bağımsızlık mücadelesidir” diye konuştu.

“Demokrasi, Çalışanların Ekmeğini Büyüten Bir Mekanizmadır”

Türkiye’nin demokratikleşmesine katkı yapacak çalışmaları çok önemli bulduğuna vurgu yapan Bilgin, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Çözmemiz gereken önemli meselenin bir parçası da ekonomik ve sosyal gelişme. Ekonomik gelişme, ekonomik kalkınmayla, büyümeyle ilgili bir mesele. Türkiye, pandemiden sonra dünyada en hızlı büyüyen iki ülkeden birisi oldu. Büyüme, bir önceki yıla göre toplam mal ve hizmet oranındaki artışı gösteren bir oran. Türkiye’nin meselesi demokrasi içerisinde sürekli büyüyen, refah yaratan bir ekonomik ve sosyal politika zeminine ulaşmaktır. Ekonomik kalkınma, büyüme tek başına yeterli olan şeyler değil biz onu sosyal politikalarla zenginleştirmek durumundayız. Bu bakımdan sendikal özgürlük fevkalade önemlidir, çünkü sosyal zeminin en önemli aktörü sendikalardır. Sendikal mücadele bizim bir taraftan demokratikleşmemize bir taraftan sosyal dengelerin inşa edilmesine katkı yapan kurumlardır. Bunun için sendikalar demokrasinin vazgeçilmez kurumlarıdır. Bu bakımdan da sendikal hayatın, toplu sözleşme mekanizmasının güçlenmesine her şeyden önce biz siyasetçilerin, demokrasiyi savunan aydınların, akademisyenlerin, toplumun bütün kesimlerinin ihtiyacı vardır. Demokrasi çalışanların ekmeğini büyüten bir mekanizmadır. Demokrasinin kurumları olan sendikalar, toplu sözleşme gibi müesseseler de bunun en önemli uygulama adımlarını atan unsurlarıdır.”

“Sadece Enflasyon Farkı Değil, Yüzde 3 Civarında Bir Sosyal Denge Farkı Verdik”

Bakan Bilgin, Türkiye’nin karşılaştığı bütün zorluklara önemli adımları attığına vurgu yaparak, “Enflasyona karşı çalışanları korumak bizim görevimiz, kısa süre içerisinde tarihsel adımlar atıldı. Bunlardan birisi, Türkiye’de asgari ücrette yapılan düzenleme. Tarihimizde ilk defa enflasyon yüzde 36 iken yüzde 50’lik pozitif, reel bir ücret artışı gerçekleştirildi. Bugünkü devam eden enflasyonist ortam dikkate alındığı zaman bunu muhtelif şekillerde yorumlamak mümkündür ama inkar etmek asla mümkün değildir. Diğer önemli bir şey asgari ücretin ve asgari ücrete kadar olan gelirlerin vergi dışı bırakılması bizim öğrenciliğimizden beri konuştuğumuz bir konu ve bu gerçekleşti. Bugün gerçekleştiği için bunun önemini fark etmeyebiliriz ama biraz tarihe baktığımız zaman ne kadar önemli olduğunu hepimiz daha iyi görebiliriz. Toplu Sözleşme mekanizmalarımız devam ediyor, memurlarımızla, işçilerimizle o günkü şartlar içerisinde çok önemli toplu sözleşme kararına imza attık. Orada çalışanları koruyan, toplu sözleşmemizi anlamsız olmaktan kurtaran, aktüel gelişmeler karşısında direnç gösteren bir madde var: Enflasyon farkının verilmesi. Biz Ocak’ın başında sadece enflasyon farkını vermedik bir de yüzde 3 civarında bir sosyal denge farkı verdik” dedi.

Temmuz ayında enflasyon farkının yapılacak düzenlemeyle kamu çalışanları ve emekliler için yeniden ele alınacağını söyleyen Bilgin, şunları kaydetti:

“Pandemi şartlarına, dünyanın konjonktürel yaşadığı enflasyonist ortama, bunun Türkiye’deki etkilerine rağmen bu sorumluluğu yerine getiren bir sosyal devlet olmanın bilinciyle hareket etmekteyiz. Bundan asla vazgeçmeyeceğimizi de ifade etmek isterim. Türkiye Cumhuriyeti, sosyal politikalarıyla çalışanlarını koruyan, enflasyona ezdirmeyen, enflasyon artıyorsa enflasyona karşı koruyucu tedbirleri alan, çalışanların hukukunu, çalışma şartlarını, çalışma statülerini düzenleyen sosyal bir devlettir.”

“3600 Ek Gösterge’ de Son Aşamaya Geldik”

3600 Ek Gösterge konusunda, çalışmanın son aşamaya geldiğini ifade eden Bilgin, şu bilgileri aktardı:

“Çalışmamızı sosyal taraflarında da katkılarıyla tamamlamak üzereyiz. Ümidimiz Mayıs ayında çalışma tamamlanacak ve Meclis’e intikal ettirilecek. Sadece o değil, kamuda çok fazla sözleşmeli statüsü var, bizim personel rejimimizde çok büyük sorunlar var. Yapılacak düzenlemeyle sözleşmeli personel meselesini isteğe bağlı olarak kamu görevlilerinin haklarına kavuşturacak şekilde çözmek istiyoruz. Bu konudaki çalışmamızın da teknik çalışmalarını Bakanlığımız bünyesinde tamamlamak üzereyiz. Daha sonra sosyal taraflarımızla bu mevzuyu birlikte ele alıp bir çözüme kavuşturacağız.”

Başkanlık Sistemi’nin Türkiye’nin demokratikleşmesinde çok önemli bir siyasal proje olduğuna değinen Bilgin, “Birçok yasamız, kanunumuz eski sistemin mantalitesine göre yapılmıştır ve yeni sisteme ayak bağı olmuştur. Bunların hepsinin değişmesi gerekmektedir, daha önemlisi Anayasanın değişmesi gerekmektedir. 12 Eylül mirası Anayasa Türkiye’nin bugünkü yürüyüşüne, demokratikleşme sürecine yakışmamaktadır, ayak bağı olmaktadır. Kapsamlı bir Anayasaya, özgürlükçü, sivil toplumu güçlendiren, sendikaları güçlendiren, çalışanların hukukunu daha iyi koruyan kapsamlı bir değişime ihtiyaç var. Ben bu tartışmaların bu değişime ne kadar ihtiyaç duyulduğunu ortaya koyması bakımından da önemli buluyorum” şeklinde konuştu.

Toplantıda Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın da hazır bulundu. Memur-Sen ve Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi işbirliği ile düzenlenen kongrede 4-5 Nisan tarihlerinde altı ayrı oturumda kanun tüm yönleriyle ele alınarak yasadan kaynaklı sorunların ve eksikliklerin tespiti ile yasada yapılması gereken değişiklik önerileri konuşulacak.