Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, TRT Haber canlı yayınında gündeme ve çalışma hayatına ilişkin soruları yanıtladı. Bilgin, 1999 öncesi işe girmiş olanların yaş sorunu yüzünden emeklilikte karşılaştıkları problemlerin çözümüne dönük tek tip bir düzenlemenin hazırlığı içerisinde olduklarını kaydetti.
Bakan Bilgin, pandemi ile birlikte birçok alanda değişimlerin yaşandığını belirterek, “Teknolojide büyük bir değişim oldu. Bu çalışma hayatından eğitime kadar, sağlık sisteminden toplumsal ilişkilere kadar böylesine dijital etki alanına girilen bir dönemden geçiyoruz ve hala içindeyiz. Diğer bir mesele; küresel sistem, küresel sorunlar ortaya çıktığı zaman buna küresel cevaplar verilsin gibi çok beylik bir söylem vardı. Bunun kısa sürede geçersiz olduğu ortaya çıktı, küresel cevap verilmedi, her ülke kendi imkânlarıyla cevap verdi, milli devletlerin ne kadar önemli varlıklar olduğu, tarihsel bir dönemin sonlarında değil de başlarında olduğumuz ortaya çıktı. Milli devletler dönemi fevkalade önemli rol oynadı. İkincisi; milli devletlerin aynı zamanda demokratik ve sosyal devlet olma vasıflarının önem kazandığı bir süreçti bu salgın süreci. Türk Devleti, gelişmiş ülkeler diye ifade edilen ülkelerde yaşayan Türkler arasında tedavi olamayan, hasta olan veya hastalığa maruz kalma korkusuyla yaşayan insanlarımız Türkiye’ye geldiler tedavi oldular, üstelik devlet bunu karşılıksız yaptı. Bu Türkiye’nin demokratikleşme sürecinin, sosyal devlet vasfının ne kadar öne çıkardığını gösterdi” diye konuştu.
Almanya-Köln’de Çalışma Fuarı ziyaretini anımsatan Bilgin, “Gençlerle iş adamlarını, çeşitli şirketleri buluşturan bir fuarda bulundum. Oradaki genç çocuklar, bizim gençlerimiz, Türkler muhtelif şirketlerin temsilcileriyle o stantlarda buluşup kendi taleplerini veya işverenlerin taleplerine karşı kendi pozisyonlarının ne olacağına dair görüşmeler yapıyorlardı. İş başvuruları veya işe yerleştirme işlemleri yapılıyordu. Onlarla sohbet ettiğimde, gençlerle buluşmamdan şunu edindim: Türkiye’ye karşı oldukça büyük bir güven var. Türkler dünyanın neresinde olursa olsunlar kendilerini yalnız hissetmiyorlar, bu çok önemli bir şey. Yurt dışında yaşayan çok sayıda genç var. Bu duyguyu oralarda hissetmek güzel bir şey. Türkiye’de devlet ile toplum arasındaki ilişkilerin sıcaklığının ifadesi olarak bunu değerlendirmek mümkündür” ifadelerini kullandı.
“Reform Niteliğinde Değişimlere Dünden Daha Çok İhtiyaç Var”
Bakan Bilgin, salgın sürecinden sonra dünyada olağanüstü bir ekonomik dalgalanma olduğunu söyleyerek, “Yaptıklarımız ve yapmak istediğimiz konuların hepsi, büyük bir çoğunluğu bu zor aşamada gerçekleştirildi veya gerçekleştirilmek üzere. Nedir bu dönem? Dünyadaki ekonominin büyük bir çalkantıya girmesi, dünyada küresel ölçekte ekonomik krizini ortaya çıktığı belli alanlar var; ham madde kaynaklarının üretim merkezlerine, üretim alanlarına gitmesinde ortaya çıkan sorunlar. Biz Çalışma Bakanlığıyız, her şeyden önce emekçileri korumak, bu olumsuz tablonun çalışma hayatına yansımasını kontrol altına almak zorundayız. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanımızın çok sık söylediği bir söz var: ‘Çalışanlarımızı ve emekçilerimizi enflasyonun baskısına karşı koruyacağız, enflasyona ezdirmeyeceğiz’. Elbette enflasyon her şeyden önce kendi gelirlerini kendileri düzenleyemeyen, kontrol edemeyen, doğrudan doğruya ücretlerin hayatını tahrip etmektedir ve ücretlerin sadece ekonomik değil toplumsal sorumluluklarını da tahrip eden negatif etkiler ortaya çıkarmaktadır. Bütün bunların karşısında biz emekçileri, çalışanları, emeklileri korumak durumundayız. Bunun için reform niteliğinde değişimlere dünden daha çok ihtiyaç var” değerlendirmesinde bulundu.
Aralık ayında yapılan asgari ücret düzenlemesinin tarihsel nitelikte bir adım olduğuna vurgu yapan Bakan Bilgin, “Yüzde 50 oranında bir zam yapılmış olması değil, orada yapılan devrim diyebileceğimiz bir adım atıldı. Sadece asgari ücretlilerde değil asgari ücret düzeyinde bütün ücretlerin gelirlerinin vergi dışı bırakılması tarihsel bir şeydir” şeklinde konuştu.
“6 Milyon İnsanın Emeklilik Döneminde Rahat Etmesini Sağlayacak Bir Düzenleme Yaptık”
Ek gösterge düzenlemesine ilişkin sorulan soru üzerine ise Bakan Bilgin, şöyle yanıt verdi:
“Kamu çalışanlarının emeklilikleri bilhassa ek gösterge rakamlarıyla belirleniyor. Emekli kelimesi Türkçe’de çok güzel bir kelimedir. Emeğini vermiş, artık kendi özel hayatına dönmüş insan demek, değil mi? Onlar o emeği kamuya vermiş, emeğini kendisi için, ailesi için, ülkesi için harcamış insanların emeklilikte rahat etmesi lazım. Onlarla ilgili köklü bir düzenleme yaptık. Yaklaşık 6 milyon insanı etkileyen, 6 milyon insanın emeklilik döneminde rahat etmesini sağlayacak bir düzenleme yaptık. Yılbaşı itibariyle de geçerli olacak ama kapsamı oldukça geniş tutuldu.”
“EYT’de Tek Tip Düzenleme Hazırlığı İçerisindeyiz”
EYT çalışmalarına da değinen Bilgin, “99’da Türkiye’de o zamanki adıyla reform denilen bir uygulama yapılmış. Onun anlamı şu: O tarihten önce işe başlayanlarla o tarihten sonra işe başlayanlar arasında kademeli olarak bir düzenleme yapılmış, ama 99’dan önce işe başlayanların emeklilik için gerekli olan şartları 99’dan sonra değiştirilmiş. Türkiye’de ortalama hayat süresi uzadı, emeklilik sisteminin onu finanse edebiliyor olması lazım. Bizim emeklilik sistemimizde aktüeryal dengesi denilen bu denge bozulmuş ama bunu bir şekilde düzeltmemiz lazım. Bunun şartlarını belirleyen faktörlerden birisi hayat süresinin uzaması, diğeri de nüfus yapısındaki değişme, yaşlanma. Türkiye nüfusu hızlı bir şekilde yaşlanıyor, maalesef böyle bir tabloyla karşı karşıyayız. Biz burada, 99 öncesi işe girmiş olanların emeklilikte karşılaştıkları, yaş sorunu yüzünden karşılaştıkları sorunun çözümüne dönük tek tip bir düzenleme hazırlığı içerisindeyiz. Aralık’ta Meclise intikal ettireceğimizi kamuoyuna açıkladık” bilgilerini paylaştı.
Staj ve çıraklık dönemi sigortaların EYT için başlangıç sayılıp sayılmayacağıyla ilgili soru üzerine ise Bilgin, "Onlar farklı. Onlar EYT kapsamında değil zaten. Sigorta girişi olanlarda bir sorun yok. Çıraklık ve stajyerlik bir sigorta girişi değil. Onlar sağlık sigortasını korumak üzere geliştirilmiş bir sistem" cevabını verdi.
Bilgin, Türkiye’nin öncelikli meselesinin dünya konjonktüründeki değişmeye karşı verdiği cevap olduğunun altını çizerek, “Türkiye’ye yansıyan çok önemli bir sorun var; enflasyon. Türkiye’nin bu enflasyonu aşması lazım. Enflasyonun meydana getirdiği bütün sorunları, sosyal sorunları, bizim alanımıza giren sosyal sorunları yaptığımız düzenlemelerle aşacağız ama ekonomik olarak da Türkiye’nin bu sorunu çözmesi lazım. Türkiye bu sorunu ekonomide büyüyerek çözecek. Büyümenin dışında nasıl bir çözüm olabilir? Batı şu anda küçülerek, ekonomiyi soğutarak çözülmeyi yaşıyor. Uluslararası kurumlar bu yaklaşımın yanlış olduğunun altını çiziyorlar. Küçülmenin sonucu işsizliktir, daha az üretimdir, milli gelirin daha az paylaşılmasıdır. Büyüme rakamlarını analiz ettiğiniz zaman, enflasyonist ortamlarda enflasyona küçülerek, ekonomiyi soğutarak cevap verilen ortamlarda şu görülür: Finansal sermaye üretken sermayeden daha hızlı büyür. Bu finans kapitalin aslında ekonomiyi kontrol altına alması, baskın hale gelmesi demektir. Dolayısıyla bu Türkiye’nin yürüteceği bir yol değildir zaten Türkiye’nin bu anlamda gelişmiş bir finansal kapitali yoktur. Türkiye’deki finansal kapitalin de böyle bir ortamda duruma hakim olması Türkiye’deki bütün dengelerin daha da bozulması, daha fazla işsizlik, yoksulluk, küçülme, az üreten bir ülke olması demektir. Dolayısıyla milli gelirin azalmasının sosyal refaha etkisi de daha düşük olacaktır. Türkiye’nin yapmak istediği şey gayet açık, büyüyerek bu sorunu aşmak; onun da şartları var. Türkiye’nin milli gelir artışı, büyüme hızı iç talepteki büyümeden daha hızlı olmalıdır, yani Türkiye’nin ihracatının daha hızlı bir şekilde artması. Bunun da şartları var vesaire, Türkiye bunlarla uğraşıyor. Bunun için Türkiye’nin istihdam yaratması lazım” diye konuştu.
Üretim Sürecine Katılım Programı
Türkiye’nin bu sene 900 bini aşan istihdam ürettiğini ifade eden Bilgin şu bilgileri paylaştı:
“Bu rakam iki çeyrekte üst üste yüzde 7,5 ve 7,6 büyüyerek gerçekleştirildi. Türkiye’nin büyümesini sürdürmesi lazım. Enflasyon ortamında büyümeden vazgeçersek, bunun ilk sonucu işsizliğin artmasıdır. Türkiye işsizliği yüzde tek rakamlı bir orana indirmek mecburiyetindedir ve bunu gerçekleştirebilecek potansiyeli vardır. Tarihimizin ilk defa istihdam oranı 30 milyonu aştı. Bu, Türkiye’nin büyümesinin sonucudur. Bakanlık olarak çeşitli uygulamalarla, projelerimizle destek veriyoruz. Üretim sürecine katılım programı kapsamında uyguladığımız programlar var. Gaziantep’te, İstanbul’da, Bursa’da, önümüzdeki günlerde İzmir’de, Kayseri’de, Konya’da başlatacağımız, Türkiye’nin sanayileşmiş şehirlerine öncelik veren arkasından bütün Türkiye’ye yayılacak olan bir istihdam projesi. Türkiye’de sanayi bölgelerinde iş gücüne muhtelif eğitim düzeylerindeki gençleri katarak sanayiye destek veriyoruz. İlk 3 ay, sektöre göre değişiyor, eğer sektör benim bu insanları işe koymam, iş sürecine katmam için 3 ay yetersizdir, 6 ay bunların iş içinde eğitimlerini tamamlanmasına ihtiyaç var diyorsa, 6 ay destek veriyoruz. Yani 3 ay ya da 6 ay ücretlerini ve bütün primlerini biz yatırıyoruz, hem sanayiye destek oluyoruz, hem de insanlarımıza, gençlerimize iş imkanı sağlıyoruz. Karşılığında da sanayiciden şunu istiyoruz: Biz 3 ay destek verdiysek, sen bir yıl, 6 ay destek verdiysek 2 yıl istihdam garantisi vereceksin. Sanayiciler bu konuda çok sıcak davranıyorlar, çünkü bizim desteğimizle iş sürecine katacakları gençlerin iş yerindeki üretkenliğinin artacağını pratik olarak görüyorlar.”
“Taşeron İşçiler İçin Kadro Çalışmamızı Kasım Ayı İçerisinde Sonuçlandırırız”
Taşeron işçilere ilişkin çalışmalara da değinen Bilgin, “Taşeron işçilerin kamuda kadrolu işçi haline gelmesi konusunda geçtiğimiz yıllarda bizim hükümetimiz çok önemli bir reforma imza attı, yaklaşık 1 milyon taşeron işçisine kadro verildi. Fakat o sıra 90 küsur bin işçimiz bu kadro durumundan istifade edemedi. Onların kadroya alınması konusunda çalışmamız devam ediyor, tahmin ediyorum onu Kasım ayı içerisinde sonuçlandırırız. Kamuda kadro dışı kalmış olan işçilerin kadroya geçirilmesi konusundaki çalışmamızda bütün işçileri inceliyoruz, onların statülerini, iş ilişkilerini, sözleşmelerini inceliyoruz. Tahmin ediyorum Kasım ayında tamamlamış olacağız” ifadelerini kullandı.
“Mevsimlik ve Geçici İşçilerin Hukukunu Koruyacak Bir Düzenleme Yapıyoruz”
Bakan Bilgin, geçici işçiler sorununa ilişkin soru üzerine ise şunları kaydetti:
“Mevsimlik işçiler ve geçici işçiler ayrı şeyler. Mevsimlik işçiler dönemsel olarak çalışıyorlar, ihtiyaç duyulduğu zaman kuruluşlar onları çağırıyorlar. İhtiyaç varsa onların çalışma sürelerinin uzatılması konusunda bir imkan sağlayacağız, kurum başka bir yerden işçi almasın veya işi yeni bir taşerona vermesin, daha önce çalıştığı, bağlantısı olan mevsimlik işçilerle devam etsin diye sözleşmesi olan işçilere bu hakkı tanıyacağız. Kurumun ihtiyacı olduğu zaman onların çalıştırılması ve çalışma sürelerinin uzatılmasını da kapsayan bir çalışma yapıyoruz. Geçici işçiler ise farklı, onlar 10 ay 29 gün çalışıyorlar, biz bir yıl kurumlarında çalışmalarına imkan sağlayacağız. Bu işçilerimizin hukukunu koruyacak bir düzenleme yapıyoruz, bütünüyle statülerini değiştireceğiz.”
“Kamudaki Bütün Sözleşme Türlerini Tek Tipe İndireceğiz”
Sözleşmeli Personel konusuna ilişkin çalışmaları da aktaran Bilgin, “Kamuda çok sayıda sözleşmeli çalışma modeli bulunuyor. Biz bunları ıslah etmek istiyoruz. Yani burada bir düzenleme, bir reform yapmaya ihtiyacımız var. Bu kadar çok sözleşme türü olmaması lazım. Biz onu kısaca şöyle yapacağız. Devletin temel işlevlerini yürüten bir kadroya ihtiyacı vardır, bunun nitelikleri bellidir. Kanunla, hukukla bizim mevzuatımız bunu çok kapsamlı bir şekilde düzenlemiştir. İkincisi çok özel bir durum olabilir. Mesela, nükleer enerji Türkiye'de yoktu, değil mi? Türkiye, tarihinde ilk defa nükleer santral kuruyor. Burada çalışacak uzmanlara, mühendislere veya teknik adamlara, bilim adamlarına ihtiyaç olacak. Fakat bunların ayrı bir piyasası var. Ücret ve çalışma ilişkilerine dayanan yeni bir şey var. Daha önce onu biz tecrübe etmemişiz. Dolayısıyla biz bunları özel bir çalışma statüsüyle yani özel bir sözleşmeyle, yeni bir çalışma ilişkisi olarak başlatabiliriz. Bu çok özel olanlara özel bir sözleşme modelini saklı tutmak lazım. İkinci bir model de yazılımcılar, yeni çalışma ilişkileri içerisinde yer alabilecek uzmanlar var, işte finansçılar vesaire. Bunlar mevcut kamu ücretleriyle çalışmıyorlar. Bizde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında eleman alıyoruz. Mevcut ücretlerimizle bunları bulamıyoruz. Bunları özel bir sözleşme yaparak çalıştırıyoruz. Belli şartları var onların. İşte KİT'lerde bunlara ihtiyaç var. Diyelim ki MKE'nin ya da benzeri kuruluşların. Bunları da tutabiliriz. Ama bunun dışındaki bütün sözleşme türlerini tek tipe indireceğiz. Onların sosyal haklarını standardize edeceğiz, iş güvencesi olacak, kamu görevlilerinin bütün haklarını onlara vereceğiz, onlara kadro tahsis edeceğiz. Çalışmamız bu kapsamda ve bunların sayısı yaklaşık 550 bin kişi civarında" bilgilerini paylaştı.
Kamudaki tüm sözleşmeli çalışanların sorunlarından haberdar olduğunu ve statüleri farklı olan bu çalışanların tamamıyla ilgili kapsamlı çalışma yaptıklarını belirten Bilgin, "Bu çalışmayı tahmin ediyorum bu ay bitireceğiz" dedi.