…
…
…
…
…
14 Kasım 2021, Pazar İstanbul,Türkiye

Bakan Bilgin, ‘Memur-Sen 7. Büyük Türkiye Buluşması Programı’na’ Katıldı


Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen Memur-Sen 7. Büyük Türkiye Buluşması Programı’na katıldı.

Programa katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan burada yaptığı konuşmada, kamu görevlilerinin maaşlarıyla beraber özlük haklarının genişletilmesi için pek çok olumlu adım attıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplu görüşme ve sözleşme süreçlerinde memurların tüm taleplerini eldeki imkanlar çerçevesinde daima dikkate aldıklarının altını çizerek, “Şöyle bir geriye dönüp baktığımızda bu doğrultuda hiç de azımsanamayacak bir mesafe katettiğimizi görüyoruz. Kamu görevlilerimizin toplu sözleşme hakkını anayasal güvenceye biz kavuşturduk. Toplu sözleşmede anlaşmazlık yaşanması halinde başvurulacak mekanizmaları biz oluşturduk. Disiplin kurullarında sendika temsilcilerine yer vermenin yanında, disiplin cezalarına yargı yolunu biz açtık. Geçici personel statüsünü sözleşmeliye biz dönüştürdük ve kendilerine sendikaya üye olabilme hakkı tanıdık. Çeşitli dönemlerde 280 bin sözleşmeli personeli kadroya geçirdik. Kılık kıyafet yasaklarını kaldırmakla kalmadık, inanç özgürlüğü ve haklarıyla ilgili güvenceler getirdik. Maaş promosyonlarının doğrudan personele ödenmesini temin ederek kamu görevlilerimize ek gelir sağladık. Emekli kamu görevlilerine maaş promosyonundan bayram ikramiyelerine kadar pek çok destek verdik. İzin süreleri ve kapsamıyla ilgili sıkıntıları çözdük. Sicil notu ve sicil raporu gibi objektiflikten uzak uygulamaları kaldırdık" diye konuştu.

"3600 Ek Gösterge Meselesini Önümüzdeki Yılın Sonuna Kadar Çözüme Kavuşturmayı Planlıyoruz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, engellilere ve devlet korumasında yetişen kişilere verilen kamuda istihdam hakkının düzenli bir şekilde işletilmesini temin ettiklerine de vurgu yaparak, şunları kaydetti:

"Bu kapsamda öğretmenlerimiz başta olmak üzere personelimizin önemli bir kısmını kapsayan 3600 ek gösterge meselesini önümüzdeki yılın sonuna kadar çözüme kavuşturmayı planlıyoruz. Memur-Sen'in bu konunun neticelendirilmesi hususunda gösterdiği gayretin yakın şahidiyiz. Gerçi bizim yıllar önce sözünü verdiğimiz ve hazırlıklarını başlattığımız 3600 ek gösterge meselesini sahiplenmeye çalışan CHP gibi fırsatçılar olduğunu da görüyoruz. Neyse ki milletimizin ve kamu görevlilerimizin hafıza kayıtlarında bunların hepsi de mevcuttur. İnşallah bundan sonra da Memur-Sen ile iş birliği ve dayanışma halinde kamu görevlilerimizin durumlarını iyileştirmeye devam edeceğiz. Hiçbir ayrım yapmadan, kimseyi ötekileştirmeden, herkesin huzuru ve refahı için çalışmayı sürdüreceğiz. Bunu da son 19 yıldır olduğu gibi yine hep beraber, omuz omuza vererek gerçekleştireceğiz. Sizlerin aracılığıyla tüm kamu görevlilerimize şu çağrıyı yapmak istiyorum: Kardeşlerim, Türkiye'de ne mafyaya ne de mafya siyasetine yer vardır. Tehdit dilini siyasetlerinin öznesi haline getirenlerin bu ülkenin memurunu, öğretmenini, polisini, hakimini, savcısını, bürokratını rahatsız ve huzursuz etmesine asla izin vermeyiz. Biz bu makamda olduğumuz müddetçe Allah'ın izniyle kimse sizin kılınıza dahi dokunamaz. Yeter ki siz çalışın, üretin, ülkemize ve milletimize aşkla hizmet edin. Yeter ki siz görevinizi hakkıyla yerine getirmenin çabasını verin. Yeter ki siz büyük ve güçlü Türkiye'nin inşası hedefinden sapmayın. Gerisi sadece lafügüzaftır, teneke gürültüsünden ibarettir. Biz Memur-Sen'e ve onun hükmi şahsiyetinde tüm kamu görevlilerimize güveniyoruz."

Programda konuşan Bakan Bilgin ise 200 yıldır hegomonik bir üstünlük kuran Batı sisteminin bugün üstünlüğünü kaybetme sürecine girdiğini ifade etti.

Her yeni olayda bunu görmenin mümkün olduğunu söyleyen Bilgin, "Dünyanın gelişmiş ülkeleri diye bilinen 7 gelişmiş ülkenin pandemi sürecinde karşılaştığı manzaralar, sokaklarda, hastane önlerinde ölen insanlar... Sağlık sisteminde parası olmadığı için tedavi edilmeyen insanların perişanlığı, Batı sisteminin sadece krizinin derinleştiğini değil aynı zamanda nasıl gayrı insani bir hale dönüştüğünün ifadesi ve görüntüleri olarak yansımıştır" diye konuştu.

Batı sisteminin bir yüzünün vahşi kapitalizm, diğer yüzünün ise emperyalizm olduğunu kaydeden Bilgin, emperyalizmin en çok Türkiye'nin bulunduğu coğrafyayı tahrip ettiğini belirtti.

Bilgin, sözlerine şöyle devam etti:

"Bakın Irak'ta kan gölüne dönmüş bir coğrafya var, şehirler, kasabalar var. Aynı şeyi Suriye'de, Tunus'ta, Libya'da, Afganistan'da, Yemen'de Kafkasya'da görüyoruz. Bütün bu vahşetin tırmanması aslında Batı sisteminin hegomonik üstünlüğünü kaybetme karşısında çaresiz kaldığını, başka araç bilmediğini, başka bir yön bilmediğini göstermektedir. Bu kriz karşısında Batı emperyalizmi hangi yönü tanımaktadır? Bir, savaşa, doğrudan doğruya ülkelerin içerisinde kan dökmeye yönelmektedir. İki, iç savaş çıkarmaktadır. PKK, PYD, DEAŞ gibi terör örgütleri üzerinden ülkelerin iç işlerine terörle müdahale etmektedir. Dolayısıyla bu ülkeleri istikrarsızlaştırmak, kontrol altına almak, kendi denetimleri altına aldıkları yönetimleri iş başında tutmak istemektedirler. Bu vahşetin nereye kadar uzanacağını tahmin etmek zor değildir. Bu vahşet insanlık için büyük bir dramdır ama Batı hegomonyasının da sonunu getirecek olan bir dramdır."

Bu sürecin ortaya çıkardığı neticelerden birisinin milli devletlerin yeniden yükselişi olduğuna dikkati çeken Bilgin, "Milli devletler olmasa Batı emperyalizmine karşı direnmek asla mümkün olamazlardı. Türk milli devleti de Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde yürütülen demokratikleşme mücadeleleriyle birlikte yeni bir vasıf kazandı. Yani milletiyle bütünleşerek emperyalizme karşı bu coğrafyada en büyük direnç noktasını oluşturmuştur. Bunun içindir ki Türkiye Akdeniz’de kıstırılmaya çalışılmaktadır. Bunun içindir ki Türkiye, PKK, PYD, DEAŞ gibi cinayet örgütleriyle sürekli saldırı altında tutulmaktadır. Bu netice Batı'nın çıkmazıyla beraber başarısız olacak bir projenin adıdır. Bu sorun Batı tarafından başarısız bir şekilde kabul edilmek durumunda kalınacaktır. Terör örgütleriyle baş başa kalacaklardır. Evet, insanımızın, bu coğrafyanın kanı dökülmektedir ama kanla Batı sisteminin kazanacağı hiçbir şey yoktur. Irak'ta, Afganistan'da kazanamamışlardır. Yarın Libya'da kazanamayacaklardır. Öbür gün Suriye'de kazanamayacaklardır. Dolayısıyla Batı'nın şiddet siyaseti kaçınılmaz bir şekilde kendi sonunu hazırlayan bir yöne doğru evrilmektedir" değerlendirmesinde bulundu.

"Bugün Dünyanın En Hızlı Büyüyen İki Ülkesinden Birisiyiz"

Diğer bir neticenin milli devletlerin güçlenmesiyle birlikte kalkınma meselesi olduğunun altını çizen Bilgin, Sanayi Devrimi'ne 200 yıl geç kalmanın bedelinin çok ağır ödendiğini sözlerine ekledi.

Geçmişteki yanlışların Türk ekonomisini dışa bağımlı hale getirdiğine vurgu yapan Bilgin, enflasyon, devalüasyon ve döviz krizlerinin ithal ikamesi modelin yanlışlığının sonucu olduğunu söyledi.

Türkiye ile birlikte ithal ikamesi sistemine başlayan Asya Kaplanı ülkelerinin başarılı olduğunu ancak Türkiye'nin başarısız olduğunu ifade eden Bilgin, şunları kaydetti:

"Başarısızlığın iki kaynağı var. Birisi IMF ve Dünya Bankası perspektifi ile birlikte ekonomiyi yönetmeye kalktık. O da Türk ekonomisini Batı'ya, ABD ve Avrupa'ya bağımlı hale getirmiştir. Son 20 yılda değişen şey bu olmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yerli kalkınmaya dayalı bir büyüme modeline geçilmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde tarihte bir dönüşüm yaşandı geçen hafta. Türk Devletleri iş birliğini ifade eden örgüt kuruldu. Bütün bunlar Türkiye'nin sadece Suriye'de, sadece Akdeniz'de değil, bütün bu coğrafyada barışı temsil eden ama kalkınma sürecinde de büyüyen bir ekonomiyle barışı temsil eden bir ülke olduğunu gösteriyor. Türkiye bütün bu düşmanlıkları kendi yerli enerjisini, insan gücünü ortaya çıkardıkça başaracağını gösterdi. Bugün dünyanın en hızlı büyüyen iki ülkesinden birisiyiz. İki çeyrekte böyleydi, üçüncü çeyrek de de beklentiler böyle. Yıl sonu itibarıyla da yüzde 10 büyüyeceğimizi tahmin ediyoruz."

Türkiye'de devletin sosyal devlet kimliğinin ön plana çıktığını ifade eden Bilgin, toplu sözleşmeleri, en düşük memur maaşına en yüksek oranda zammın verilmesini sosyal devletin etkin kullanımına örnek olarak gösterdi.

Asgari ücreti enflasyonun üzerinde bir refah düzeyine taşıyacak bir anlaşmanın asgari ücret komisyonundan çıkacağını belirten Bilgin, "Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bir diğer mesele de 3600 Ek Gösterge meselesidir. Bu çalışmayı Sayın Cumhurbaşkanımızın direktifleriyle sonlandırmak için çalışıyoruz. İnşallah ocak ayında TBMM'ye getireceğiz" bilgilerini paylaştı.

Programa, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yanı sıra Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, AK Parti İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe ve Memur-Sen'e bağlı sendikaların üyeleri katıldı.

Konuşmaların ardından Yalçın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a tablo hediye etti. Fotoğraf çekiminin ardından program sona erdi.